RSS

Etiket arşivi: israilin ettiği naneler

Eğer müslümanım diyorsan bu kafire dur demeye mecbursun

Eğer müslümanım diyorsan bu kafire  gücünün yettiği ölçüde dur demeye mecbursun

Biz Arap devrimlerine kilitlenmişken Kudüs elden gidiyor… Haberiniz var mı?!

İslam dünyası, Tahrir meydanına, Suriye şehirlerine ve Sanaa meydanlarına kilitlenmiş durumda. Bunu fırsat bilen İsrail Mescid-i Aksa müştemilatında ve Kudüs şehrinde, şehrin Müslüman siluetini ve İslamî kimliğini/dokusunu yok etmeye yönelik çok tehlikeli projeleri yönetiyor.

Kudüs ve Aksa’da son dönemde neler olup bittiğini bölgeyi çok İyi bilen Munîr Ebu’l-Heycâ’ ile konuştuk. Kendisi Kudüs’ta faaliyet gösteren Sandûku’l-İsrâ’nın Türkiye temsilcisi.

Şüphesiz çok mühim bir mülakat oldu. Münir hocadan bölgedeki son gelişmeleri, Kudüslü Müslümanların yaptığı çalışmaları ve Kudüs için Türkiye Müslümanlarının yapması gerekenleri konuştuk.

Ayrıca Münir hocanın da yönetiminde olduğu İmâratü’l-Aksa müessesesinin Mescid-i Aksa’da başlattığı ilim/ders halkalarını konuştuk. Bu ders halkaları projesi başarılı olursa Mescid-i Aksa tarihte olduğu gibi yeniden İslam Ümmetinin gençleri için ilim merkezi haline gelebilir. Hem ilim tahsili hem de Kudüs’te bir Ümmet hareketliliği oluşturmak açısından bu halkalar çok önemli.

Sözü daha fazla uzatmadan sizi mülakatla baş başa bırakalım.

Ömer Faruk Tokat: Siz Filistinli bir araştırmacı olarak Filistin davasını çok iyi biliyorsunuz ve Türkiye Müslümanlarını özellikle Kudüs ve Mescid-i Aksa konusunda bilinçlendirmek için çalışmalar yapıyorsunuz. Bu günlerde neler yapıyorsunuz:

Munîr Ebu’l-Heycâ’:  Doğrusu Türkiye Müslümanları Kudüs ve Mescid-i Aksa konusunda duyarlılık gösteriyorlar. Mesela Mirasımız Derneği güzel çalışmalar yapıyor. Yine bu sahada çalışmalar yapmak üzere yeni bir dernek kuruldu… Miraç Derneği… Mescid-i Aksa başta olmak üzere Kudüs’te ve Filistin’in içinde, yani bu gün İsrail diye adlandırılan bölgede bir takım projeleri desteklemeyi hedefliyor. Bu derneğin, bazı projelerin tamamlanması için ciddi çalışmalar yapabileceğini düşünüyorum. Mesela eğitim projeleri, sağlık projeleri, sosyal projeler, Osmanlı eserleri başta olmak üzere Filistin’deki tarihî dokunun muhafazası projesi vd. projelerin yürümesi konusunda Mirac derneğinin önemli işler yapacağına inanıyorum. Bize göre en önemli iş, Mescid-i Aksa müştemilatındaki aktivitelerin desteklenmesi ve Müslümanların Mescid-i Aksa civarındaki varlığının sürdürülmesidir. Çünkü bizim için Kudüs’teki en büyük sorun, Müslümanların ve Arapların ilgisini azalttığı dönemlerde Mescid-i Aksa ve civarında dilediği gibi tasarrufta bulunan ve bu bölgede İslamî dokuyu yok etmeyi hedefleyen İsrail işgalidir. Bu yüzden Kudüs’te bir Ümmet hareketliliği oluşturmak gerekiyor. Dünyanın her tarafından Müslümanlar akın akın Kudüs’e gelmeli ve böylece Yahudilere buranın Müslümanlara ait olduğunu hissettirmelidir.

Bildiğiniz üzere son dönemde şahit olunan Arap devrimleri, halklar ve yöneticiler arasındaki çatışmaların yoğunluğu, Arap dünyasını Müslümanların ilgi odağı haline getirmiştir. Müslümanların gündemini Arap devrimlerinin doldurduğu son dönemde bunu fırsat bilen İsrail devleti Mescid-i Aksa ve civarında devasa konut projeleri, yani Yahudi yerleşim birimleri oluşturma projelerini hızlandırmış durumda. Bir süredir İsrail bu bölgede yaklaşık altmış bin yerleşim birimi kurma çalışması yürütüyor. İsrail, Kudüs’ü bütünüyle işgal etmek ve şehrin Müslüman sakinlerini Kudüs’ü terketmek zorunda bırakmak için bir sürü proje uyguluyor. Siz dünyadaki en pahalı şehrin Kudüs olduğunu biliyor musunuzİsrail, Arapların şehirde yaşamasını imkânsız hale getirerek diğer şehirlere göçmelerini sağlamak için Kudüs’ü dünyanın en pahalı şehri haline getiriyor. Yani İsrail, Kudüs’ün gerçek sakinlerini oradan uzaklaştırma gibi çok tehlikeli bir projeyi yürütüyor. Bizim bu meseleye dikkat kesilmemiz ve İsrail’in bu planının önüne geçmek için çalışmalar yapmamız gerekiyor. Diğer taraftan İsrail’in yürüttüğü, Mescid-i Aksa’nın ayrılmaz bir parçası olanBâbu’l-Meğâribe’yi yıkma çalışmasını dudurmak için de acilen bir şeylerin yapılması gerekiyor. Ayrıca, bilindiği üzere Mescid-i Aksa’nın altındaki kazı çalışmaları devam ediyor. Birkaç gün evvel Mescid-i Aksa’da yaptıkları kazı çalışması sırasında İslamî bir eser buldular. Bir çok Yahudi arkeolog, buldukları bu eserin, Mescid-i Aksa’nın altında heykel olmadığının en açık delili olduğunu ve bu kazıların bir siyasî proje olup Araplara ve Müslümanlara dayatılmaya çalışıldığını ifade etti. Bu yüzden biz İslam dünyasına ve Arap âlemine Filistin sorununun en temel meselemiz olması gerektiğini anlatmamız lazım. Yemen, Suriye, Somali ve Haiti’den daha çok Filistin meselesiyle meşgul olmamız gerekiyor. Tabii ki adını saydığımız bu bölgelere insanî yardım yapılması gerekir ama buralarda yapılan çalışmalar Filistin meselesine duyarsız kalmamıza sebep olmamalıdır. Tali sorunlarla ilgilenirken ana mesele ihmal edilirse bu yanlış olur. Çalışmalarımızın büyük kısmını Filistin ve Mescid-i Aksa’ya hasretmeli, ondan sonra diğer bölgelere yönelmeliyiz.

Mescid-i Aksa ve Filistin’i unutursak ya da Filistin’i Gazze’den ibaret görürsek çok tehlikeli bir sürece girmiş oluruz ki nitekim bu süreci İsrail çok iyi değerlendiriyor. Müslümanlar Arap devrimleriyle uğraşırken Filistin ve Kudüs’ü unutmalarını fırsat bilen İsrail bu günlerde çok tehlikeli projeler yürütüyor.

[Türkiyeli Müslümanlar “Kudüs Günü” düzenlemeli”]

Türkiye’deki Müslümanları yönlendirme konumunda olan cemaatler ya da Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye’de bir “Kudüs Günü” düzenlemeliler. Bu günü iki şekilde değerlendirmek mümkün. Düzenlenecek Kudüs Günü’nde kitle iletişim araçları ve medya aracılığıyla Kudüs ve bu şehrin İslam dünyasındaki konumu/ehemmiyeti ve Mescid-i Aksa’nın önemine dair bir bilgi sağanağı oluşturarak Türkiye halklarında Kudüs ve Mescid-i Aksa bilinci oluşturmak. İkinci husus ise bu günde Kudüs ve Mescid-i Aksa için yardım kampanyaları düzenlemek ve burada toplanan yardımları Mescid-i Aksa’nın vakfiyesinde belirtilen muvacehede kullanmak.

En azından senede bir defa olmak üzere Kudüs ve Aksa günü düzenlemeliyiz. Çocuklarımızı ve eşlerimizi Filistin, Kudüs ve Mescid-i Aksa konusunda bilinçlendirmeliyiz. Hakikaten Türkiye Müslümanlarında Filistin meselesi konusunda ciddî bir hassasiyet var. Biz bunu takdir ediyoruz. Türkiye Müslümanlarına Mescid-i Aksa’dan ve Kudüs’ten bahsettiğimizde hemen gözleri yaşarıyor. Ancak oradaki sorunun mahiyeti tam olarak bilinmiyor.

Ömer Faruk Tokat: Doğrusu Uluslararası Kudüs Günü bizde de kutlanıyor ama başlangıçta bu ilanı İran yaptığı için Türkiye Müslümanları biraz mesafeli duruyor. Yani şu an Türkiye’de kutlanmaktan olan Kudüs Günü İran tarafından ilan edildiği için kitleselleşemiyor… Halka mal olmuyor.

Münir Ebu’l-Heycâ’: Aslında Kudüs Günü düzenlemek için iki evrensel fırsat var. İsra ve Miraç hadisesi münasebetiyle ya da Mescid-i Aksa’nın yakıldığı tarihin yıl dönümü münasebetiyle böyle bir gün düzenlenebilir. Biz, Filistin’de on binlerce insanın katıldığı bir festival düzenliyoruz. Bu festivalin adı “Mescid-i Aksa Tehlikede”. 15 seneden beri kutluyoruz biz bunu. Yani 15 sene önce Mescid-i Aksa’nın tehlikede olduğunu ilan ettik. Bazen bu festivale 70 bin insanın katıldığı oluyor. Mescid-i Aksa ve Kudüs’ü insanlara anlatmak için böyle bir günün Türkiye’de de düzenlenmesini temenni ederiz. İran böyle bir gün ilan ettiyse Türkiyeli Müslümanlar da “Kudüs günü, Mescid-i Aksa Sevgisi Günü, Mescid-i Aksa’ya Yürüyüş Günü” ilan etsinler.

[Çocuklara el-Aksâ kumbarası]

Bizim ayrıca çocuklara yönelik “el-Aksa Kumbarası” adında bir projemiz var. Bu kumbaranın bir yüzünde Mescid-i Aksa’nın diğer yüzünde Kubbetü’s-Sahra’nın fotoğrafı var. Yaklaşık 22 bin çocuk bu projeye aktif bir şekilde katılıyor. Bu kumbaranın üzerinde “Ben Mescid-i Aksa’yı seven bir çocuğum” ifadesi yazılı. Bu projenin amacı para toplamak değil. Amaç çocuğun her gün o kumbaraya bakması ve üzerindeki “Ben el-Aksâ’yı seven bir çocuğum” ifadesini görerek zihninde Mescid-i Aksa’nın sürekli canlılığını koruması. Yani çocuk, Mescid-i Aksa diye bir meselesinin olduğunu hiçbir zaman unutmasın. Ben şahsen bu tarz bir kumbaranın Türkiye’deki her evde bulunmasını arzularım. Çünkü Türkiye Müslümanlarının çocuklarında da bir el-Aksâ bilincinin oluşması gerekiyor. Yani Mescid-i Aksa’nın bize ait olduğu bilincinin Ümmet toplumlarının bütün kesimlerinde yaygınlaşması gerekiyor. Çünkü Mescid-i Aksa ve Kudüs, Osmanlı tapusundan önce Rabbânî bir tapuyla, İsrâ suresiyle bütün Müslümanlara tahsis edilmiştir.

Ömer Faruk Tokat: Biz Türkiye Müslümanları Filistin meselesi işin bir şey yapmak istediğimizde Mescid-i Aksa ve Kudüs’ten önce Gazze’yi hatırlıyoruz. Türkiye’deki yardım kuruluşları ve İslamî cemaatler yalnızca Gazze üzerine yoğunlaşmış durumda. Sanıyorum bu da İsrail’in Kudüs’le ilgili projelerinin önünü açan bir durum. Siz ne dersiniz?

Munîr Ebu’l-Heycâ’: Arap ve İslam halkları ancak bir doğal afet zamanında harekete geçerek insanî yardım çalışmaları başlatıyor… Doğal afetler insanların duygularını harekete geçiriyor. Mesela en son Van depreminde gördük… Bütün Türkiye harekete geçti. Hatta bütün dünya Van halkına yardım etmek için seferber oldu. Suriye olayları, Somali’deki açlık vb. hadiseler insanları harekete geçiriyor. Türkiye Müslümanları Özgürlük Filosu kapsamında Mavi Marmara’yı Filistin’e gönderince İsrail, filoya vahşice saldırdı. Türkiyeli Müslümanların kanı Filistinli kardeşlerinin kanıyla karıştı… Kan kardeş oldular. Ancak bu hadiseden sonra Türkiye halkları harekete geçti ve Filistin ve Gazze meselesini gündemlerinin merkezine yerleştirdiler. Ama Türkiye’de insanlar hala Filistin meselesini yeteri kadar bilmiyor… Türkiye medyasının ve sivil toplum kuruluşlarının Filistin sorununu insanlara anlatmaya/öğretmeye yönelik bir kampanya başlatmaları gerekiyor. Filistin’deki gerçek sorun işgaldir. Özellikle de Kudüs ve merkez Filistin’deki işgaldir.

[Müslümanlara ait seyahat acentaları Kudüs turları başlatmalıdır”]

Ömer Faruk Tokat: Siz bir süredir Türkiye’de yaşıyorsunuz. Türkiye Müslümanlarını ve çalışmalarını tanıma imkânı buldunuz. Sizce Türkiyeli Müslümanlar ve sivil toplum örgütleri Kudüs için neler yapmalıdır.

Munîr Ebu’l-Heycâ’: Mesela Türkiye ve Kudüs arasında turistik bir hareket başlatılabilir. Salt tatil ve konfor amaçlı bir turizmden bahsetmiyoruz… Dinî muhtevalı turistik seyahatler düzenlemeliyiz. Bu seyahatlerin bir takım şartları olması gerekiyor. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

Mescid-i Aksa’nın ziyaret edilmesi ve oradaki ders halkalarına katılmak… Kudüs’ün Müslüman ahalisinin ve şehrin ekonomik durumunu iyileştirmek amacıyla alış verişleri Kudüs’teki Müslüman Arapların dükkânlarından yapmak… Mescid-i Aksa’yı çevreleyen Arap çarşısının ekonomik olarak canlanmasına katkıda bulunmak.

Kudüs’e gidip mesela Yahudilerin otellerinde kalırsanız Yahudileri güçlendirmiş olursunuz. Bu yüzden Kudüs’te daha az konforlu olmasına aldırmaksızın Arapların otellerinde kalmak gerekiyor. Arap dükkânlarından ve Arap çarşısından alış veriş yapmak gerekiyor.

Ayrıca Kudüs ve Mescid-i Aksa için çalışmalar yapan Filistinli Müslümanların dernek ve vakıflarına destek olmak gerekiyor. Mesela orada bir Beyârik yürüyüşü programı var. Bu program Salahaddin Eyyubî’den esinlenerek düzenleniyor. Salahaddin Eyyubî, Mescid-i Aksa’da namaz kılmaları için Biladü’ş-Şam (Suriye, Filistin, Ürdün bölgesi) ve Mısır’dan grup grup insanlar getiriyordu. Biz de bu gün böyle kafileler düzenlemeliyiz… Türkiye’den, Mısır’dan, Hindistan’dan ve diğer ülkelerden Müslümanlar grup grup Mescid-i Aksa’ya gelip orada birkaç gün hatta birkaç hafta kalmalı. Yani insanlar nasıl umreye gitmek için birbiriyle yarışıyorsa aynı şekilde Mescid-i Aksa ve Kudüs ziyaretleri için de yarışmalıdır. Mescid-i Aksa’ya gidip orada İslam’ın başlangıç zamanlarını ve o dönemde kıblenin tahavvülü gibi meseleleri, İsra ve Miraç hadiselerini tezekkür ve tefekkür etmek gerekiyor. Biz orada Beyârik yürüyüşleri programı muvacehesinde bunu yapmaya çalışıyoruz. Ayrıca Mescid-i Aksa içinde ilim mahfilleri organize ediyoruz. Bu mahfillerdeki genç kızlar ve erkekler, üniversite düzeyinde İslamî ilimler tahsil ediyorlar. Şüphesiz bu projenin de desteklenmesi gerekiyor.

Kudüs’te yüzlerce Osmanlı İslam eseri var… Camiler, evler, makamlar… Bunların restore edilmesi gerekiyor. Bunu Türkiye yapmazsa kim yapacak?

[“Hoşgörü müzesi”ne dönüştürülmek istenen Sahabe kabristanı]

Me’menullah kabristanında çok sayıda sahâbe ve âlim medfun. Şimdi Yahudiler bu kabristanı yok edip yerine, yani ecdadımızın kabirleri üzerine “Hoşgörü Müzesi” diye adlandırdıkları bir müze kurmak için çalışmalara başladılar bile… Kabirler deşiliyor ve ecdadımızın kemikleri çöplüklere atılıyor… Ama kimsenin kılı kıpırdamıyor. Bu çok tehlikeli bir durum… Mutlaka bir şeyler yapmalıyız. Müslüman devlet adamları bir şeyler yapmalı… Müslüman halklar bir şeyler yapmalı.

Müslümanlar, cemaatleriyle, sivil toplum kuruluşlarıyla, medya organlarıyla, siyasi kadrolarıyla seferber olmalı… Kudüs’e turistik seferler düzenlenmeli ve işgalin bu görünmeyen çirkef yüzü halklara anlatılmalı.

Bütün bunları niçin teklif ediyoruz. Dünyanın her tarafından Müslümanlar akın akın Kudüs’e gelirse Yahudiler başta olmak üzere tüm dünya farkedecek ve hep hatırında tutacaktır ki,

Mescid-i Aksa, bütün Müslüman halkların birinci meselesidir.

Kudüs meselesi bir Arap ya da Filistinli meselesi değil, tüm Müslümanların meselesidir. Bu yüzden Mescid-i Aksa’yı Müslümanlardan başka kimsenin yönetme ve üzerinde tasarrufta bulunma hakkı ve yetkisi yoktur.

İsrail’in planladığı üzere Mescid-i Aksa çevresinde ve Kudüs şehrinde hayat pahalılığının had safhaya ulaşması birçok Filistinli Müslümanın Mescid-i Aksa civarından ayrılarak başka yerlere göç etmesine sebep oldu. Bu da İsrail’in istediği gibi, Yahudi yerleşimcilerin Mescid-i Aksa etrafına doluşmasının yolunu açıyor.

Diğer taraftan İsrail’in Mescid-i Aksa müştemilatında yürüttüğü yıkım çalışmaları var. Kudüs şehrinin İslamî kimliğini silmeyi hedefliyorlar. Mescid-i Aksa civarındaki Makdisîler üzerinde zaman zaman tutuklamalara kadar varan baskılar var… Bu insanların evleri yıkılıyor. Ama bu insanlar orayı terk etmiyorlar… Çadırlarda yaşama pahasına Kudüs’ten ayrılmıyorlar. Fakat bu insanlara karşı yıldırma faaliyetleri tam gaz devam ediyor… Çocukları tutuklanıyor… Bununla birlikte bazı insanlar bu yıldırma operasyonları karşısında daha fazla dayanamayıp başka şehirlere ya da köylere göçmek zorunda kalıyor.

Biz dünyanın her tarafından müslümanların Kudüs ve Mescid-i Aksa’ya akın akın gelmesini ve Mescid-i Aksa’da namaz kılarak, oradaki ders halkalarına katılarak, Yahudilere buranın Müslümanlara ait olduğunu hissettirmelerini istiyoruz ve bunu sağlamak için bir takım çalışmalar yapıyoruz. Kudüs’te yaşayan Filistinlileri, o toprağın çocuklarını ne pahasına olursa olsun orada tutmalıyız. Müslümanların Mescid-i Aksa ve civarını, Kudüs’ü terk etmemeleri gerekiyor. Bu gün Yahudi yerleşimciler Kudüs’teki Arap mahallelerinin içine, o mahalle sakinlerinin rağmına evler ve binalar yapıyor. Mesela bir Yahudi yerleşimci geliyor ve yüz evlik bir Arap mahallesinin tam ortasına ev yapıyor… sonra ikincisi, üçüncüsü geliyor ve böylece Yahudi yerleşimciler aşamalı olarak Arap mahallelerine girmekle kalmıyorlar bir de mahalle sakinlerini taciz etmeye başlıyorlar. Bu yerleşimciler korkularından dolayı tek başlarına bu mahallelere giremiyor. Bu yüzden yanlarında mutlaka askerler ya da koruyucular oluyor. Yanlarındaki askerlerden de cesaret alan bu yerleşimciler mahallenin Müslüman sakinlerini ciddi anlamda taciz ediyorlar… Korkutuyorlar… İnsanların mülklerine saldırıyorlar.

“Kudüs’ü unutup Arap devrimlerine kilitlenmemizi İsrail bir fırsat biliyor ve Kudüs ve Mescid-i Aksa civarında korkunç tahribat yapıyor”

Türkiye ve diğer İslam halkları Mescid-i Aksa ve Kudüs’ü birinci meseleleri olarak gündemlerine almalıdır. Çünkü el-Aksa, Ümmetin kalbidir… En temel meselemiz bu olmalıdır. Önceliklerimizin ilk basamağında Kudüs ve Mescid-i Aksa olmalı. Tahrir Meydanı’nda, Sana meydanlarında, Suriye şehirlerinde mücadele eden devrimcileri tabii ki ihmal etmeyeceğiz ama aynı zamanda bir gözümüz Mescid-i Aksa’ya bakmalı… Bir tarafımız sürekli Kudüs’te olmalı. Çünkü Kudüs’ü unutup Arap devrimlerine kilitlenmemizi İsrail bir fırsat biliyor ve Kudüs ve Mescid-i Aksa civarında korkunç tahribat yapıyor. O yüzden İslam dünyasındaki kriz bölgeleriyle meşgul olurken Kudüs/Filistin sürekli gözetimimiz altında olmalı. Aksi halde Arap devrimlerinin İsrail’in işini kolaylaştıran bir veçhesi olur.

[Mescid-i Aksâ’de ilim halkaları…]

Ömer Faruk Tokat: Bildiğiniz gibi İslam dünyasında bir takım ilim merkezleri vardı. Ancak bu ilim merkezlerinin birçoğu bir şekilde işlevsiz hale getirildi. Mesela İslam Ümmetinin çocukları Suriye’deki ma’hedlere, cami derslerine ve medreselere yöneliyor ve buralarda ilim tahsil ediyorlardı. Ancak Suriye olayları sebebiyle bu imkân kayboldu. Umarız devrim başarıya ulaşır, devrim sonrasında istikamet sahibi Müslümanlar yönetime gelir ve bu ilim imkânları daha da zengin bir muhtevada yeniden başlar. Aynı şekilde Pakistan da bu açıdan önemli bir yerdi… Fakat bu ülke de bu anlamda bitirildi. Siz Mescid-i Aksa içinde ve müştemilatında ilim halkaları ve ders mahfilleri organize ediyorsunuz. İslam dünyasının farklı ülkelerindeki ilim talebeleri bu halkalara katılabilir mi? Onlar için elverişli bir ortam orada var mı? Mesela biz Türkiyeli Müslümanlar olarak Arapça bilen bir grup genç ilim talebesini yazın bir aylığına Kudüs’e göndersek ve orada bir ay boyunca, Mescid-i Aksa’da Hanefî fıkhı, ya da hadis okusalar… Yahut Arapça bilmeyen gençler Mescid-i Aksa’da bir Arap hocadan yazın 3 ay boyunca Arapça dersi alsalar… Böyle bir program organize etmek mümkün mü?

Munîr Ebu’l-Heycâ’: İslam tarihinden biliyoruz ki Mescid-i Aksa’daki ilim halkaları hiçbir zaman tevakkuf etmemiştir. Bazı dönemlerde Mescid-i Aksa içinde ve müştemilatında binden fazla ders halkası olurmuş. Bütün mezheplerden âlimler burada dersler yaparmış. Malum, İmam el-Gazzâlî,İhyâu Ulûmi’d-Dîn adlı muhalled eserini Mescid-i Aksa’da yazmıştır. Orada bazı meşhur âlimlere ait ilim mahfilleri hala bilinmektedir. Mescid-i Aksa’yı ziyaret ettiğinizde göreceksiniz. Orada hala o mahfiller bilinmektedir. Şu mahfilde şu âlim ders yaparmış, burada falan âlim, şurada falan âlim ders yaparmış şeklinde bilgi verir size rehberiniz. Ama maalesef bu ilim halkaları tevakkuf etmiştir. Biz bu halkaları ihya etmek için İmâratü’l-Mescidi’l-Aksâ adında bir müessese kurduk. Bu müessese ile bu halkaları yeniden başlattık ve bunları yeniden tarihteki muhtevalarına döndürmeyi hedefliyoruz. Bu vesileyle Türkiye başta olmak üzere İslam dünyasındaki ilim talebelerine bir çağrıda bulunmak istiyorum… Kudüs’e gelin ve bu ilim halkalarından istifade edinBiz “İmaratü’l-Mescidi’l-Aksâ” müessesesi olarak sizin için her türlü kolaylığı sağlamaya ve size yardım ve hizmet etmeye hazırız. Kısa bir süreliğine de olsa gelin bu ilim halkalarına katılın. Biz orada sizi karşılayalım ve size yardımcı olalım. Gelin, Mescid-i Aksa’nın içinde organize ettiğimiz bu ilim halkalarında yetkin hocaefendilerden ilim tahsil edin. Tefsir, fıkıh, hadis, Arapça… Ne isterseniz sizin için organize edelim.

Bunu sağlayabilirsek bu halkalardan bütün Ümmetin çocukları yararlanır ve bu halkalara katılan gençler ülkelerine döndüğünde hepsi birer Kudüs elçisi gibi faaliyet gösterir. Bu meseleye önem vermemizin bir sebebi de bu. Dâru’l-Hikme’yle birlikte, Mescid-i Aksâ’da Türkiyeli ilim talebelerine yönelik bir program organize edebiliriz.

Ömer Faruk Tokat: Bu ders halkalarına katılan mesela Türkiyeli talebeler için orada bir takım bilinçlendirici geziler de düzenlenebilir mi? Talebelerin Filistin meselesini anlamalarını ve Kudüs’teki Osmanlı ve İslam eserlerini tanımalarını sağlayan gezilerden söz ediyorum. Ya da Filistinli Müslümanları daha yakından tanımak için Kudüs civarındaki köylerin ziyaret edilmesi vb. geziler?

Munîr Ebu’l-Heycâ’: Tabii ki… Bunlar kolay işler. Biz bu konuda sizinle her türlü yardımlaşmaya hazırız.

[Türkiye’deki cemaatlerin, vakıfların, derneklerin ve medyanın dikkatine]

Ömer Faruk Tokat: Gelinen noktada Türkiye’deki sivil toplum örgütlerinin hükümet politikalarını belirlemede muayyen bir rolü olduğu söylenebilir. STK’ların birer baskı grubu olma vasıfları var. Bu meyanda sizce Türkiye STK’larına nasıl bir görev düşüyor?

Munîr Ebu’l-Heycâ’: Öncelikle bu kurumların, Mescid-i Aksa ile ilgili ve yükümlülüklerinin ne olduğunu anlamaları ve gereğini yapmaları gerekiyor. Çünkü Mescid-i Aksa bu Ümmetin ulemasının ve aydınlarının boynunda bir emanettir. Ulema, aydınlar ve sivil toplum örgütleri hükümete baskı yaparak bu gün Mescid-i Aksa’da Yahudilerin yaptığı çalışmaların yakın takibe alınmasını sağlayabilirler. Ayrıca Kudüs ve Mescid-i Aksa meselesinin medyada günlük olarak yer almasını sağlayabilirler. Ulema ve aydınların “Kudüs bizim kırmızı çizgimizdir ve Mescid-i Aksa’ya kimsenin bulaşmasına müsaade etmeyiz. Çünkü Mescid-i Aksa biz Türkiyeli Müslümanları ya da Hindistanlı Müslümanları yahut Malezyalı Müslümanları Araplardan ve Filistinlilerden daha çok ilgilendirir” tarzı hatırlatmaları her gün yapmaları gerekir. Çünkü Kudüs İslam dünyasının kalbidir ve tüm dünya Müslümanlarının meselesidir. Bu yüzden hükümetler üzerine baskı kurarak bakanların ve diğer siyasilerin Kudüs konusunda sürekli müteyakkız ve Kudüs meselesinin takipçileri olmalarını sağlamak gerekiyor. Cumhurbaşkanının, başbakanının ve dışişleri bakanının sürekli Kudüs meselesini gündemde tutmalarını sağlamak gerekiyor.

Türkiye’deki şirket yöneticileri, STK yöneticileri, hocalar, şeyhler… Kardeşlerim… Hocalarım! Çalışmalarınız ve faaliyetleriniz arasında Mescid-i Aksa’nın mutlaka yeri olsun. Böyle yaparsanız Allah Teâlâ, işinizi, ömrünüzü, çalışmalarınızı ve ilminizi bereketlendirecektir. Çünkü Allah Teâlâ, Mescid-i Aksa için “çevresini mübarek/bereketli kıldığımız mescid” buyuruyor. Burada Mescid-i Aksa’nın coğrafi çevresinin dışında bir de Mescid-i Aksa’ya destek olan ve Kudüs meselesi için çalışmalar yapan Müslümanlar da Allah Teâlâ’nın izniyle o bereketten nasiplerini alacaklardır.

[Mirasımız Derneği]

Ömer Faruk Tokat: Mirasımız Derneğinin Kudüs ve Mescid-i Aksa eksenli çalışmalarını nasıl buluyorsunuz?

Münir Ebu’l-Heycâ’: Hakikaten çok önemli çalışmalar yapıyor Mirasımız Derneği. Mescid-i Aksa müştemilatı ve Kudüs’teki Osmanlı eserlerini restore ediyorlar. Bunlar çok maliyetli çalışmalar. Ama şehrin Müslüman kimliğini canlandırma adına bu çalışmaların çok hayatî bir misyonu var. Fakat Mirasımız Derneği tek başına oradaki bütün işlere yetişemez. Çünkü orada iş çok. Zira Osmanlı orada birçok eser bırakmış. Daha bu gün gazetede okudum. Yalnızca Gazze’de 15 tane Osmanlı camisinin restorasyona ihtiyacı varmış. Bunu Filistin çapında düşündüğünüzde yapılması gereken çalışmanın ne boyutlarda olduğu anlaşılır. Dolayısıyla Türkiye’deki diğer vakıf ve derneklerin de bu çalışmada rol alması gerekiyor.

http://www.darulhikme.org.tr/?sf=haber&haberid=1039&ktg=5

 
Yorum yapın

Yazan: 13 Aralık 2011 in RÖPORTAJ, Reddiye, SİYASET, TARİH

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,