RSS

Biz Osmanlıyız – Yavuz Bahadıroğlu

01 Ağu
  • Bir zamanlar Londra Ticaret Odası’nın en görünür yerinde şu mealde bir tavsiye levhası asılıydı: “Türklerle alışveriş et, yanılmazsın”

  • Bir zamanlar Hollanda Ticaret Odası’nın toplantılarında oylar eşit çıkınca Osmanlılarla alışverişi olan tüccarın oyu iki sayılır, onun dediği olurdu.

  • “Türkler hiçbir zaman yere tükürmezler. Daima yutkunurlar. Bunun için de saçlarında sakallarında bir hararet olur ve zamanla saçları, kaşları sakalları dökülür.” (Comte de Marsigli)

  • “Türk dükkanlarında hiçbir zaman tek meteliğim kaybolmamıştır. Ne zaman bir şey unutsam, hiç tanımadığım dükkancılar arkamdan adam koşturmuşlar, hatta birkaç kere Beyoğlu’ndaki ikâmetgahıma kadar gelmişlerdir.” (Motray)

  • “İstanbulda dükkancılar, namaz saatlerinde dükkanlarını açık bırakıp camiye gittikleri ve geceleri evlerin kapısı basit bir mandalla kapatıldığı halde senede dört hırsızlık vakası bile olmaz. Ahâlisi sırf Hristiyan olan Galata ile Beyoğlu’nda ise hırsızlık ve cinayet vakâları olmadan gün geçmez.” (Dr. Brayer)

  • “Türklerdeki iyilik duygusu hayvanları dahi kucaklamıştır. Birçok köyde eşekler haftada iki gün izinli sayılır.” (Elisee Recus)

  • “Eski Türklerin bir dini hayatları vardı, dini hayatları olduğu için de çok şeyleri vardı; yeni Türklerin dini hayatları olduğunda çok şeyleri olacak.” (Yahya Kemal Beyatlı)

  • “Cephesi kıbleye dönük olmayanın yüreği kıbleye dönmez! Bu yüzden önce evi kıbleye döndürmek lâzım”

  • Tokmaklar iç içe iki demir halkadan oluşurdu. Dış halka daha tok ses çıkardığından erkekler için, ondan daha ince ses çıkaran iç halka ise kadınlar içindi. Eve gelen erkek misafir dış halkayı, kadın misafir ise iç halkayı kullanarak ev sahiplerine cinsiyetleri konusunda bilgi verirlerdi. Ev sahibi de tokmakların sesine göre kendisini ayarlar, gelen erkekse ona göre giyinip çıkardı.

  • 1835’te İstanbula gelen Miss Julia Pardoe, Osmanlı evlerinin avluları için, “Keşke Shakespeare, Romeo ve Juliet’in bahçe sahnesini yazmadan önce buları görmüş olsaydı” demişti.

  • Yemeğe aile reisi yüksek sesle besmele çekerek başlardı. Aile reisinin yüksek sesle besmele çekmesi, diğerlerinin hatırlaması içindi.

  • “Az yiyen melek olur, çok yiyen helâk olur”

  • “Tarih bilmeyen diplomat, pusuladan anlamayan kaptana benzer. Her iki hâlde de karaya oturmak tehlikesi vardır” (Cevdet Paşa)

  • “Türklerin ahlakı, çocuklukta iyilik telkini alarak değil; toplumda kötü örnek görmeyerek gelişir…”

  • Fatih, çocuk denebilecek yaşlarda İtalyanca dahil birkaç Avrupa lisânıyla birlikte mükemmel şiirler yazacak kadar Farsça öğrenebilmiştir.

  • İstanbul’un fethine kadar Osmanlı Padişahları’nın bir sarayı yoktur.

  • O kadar büyüktür ki, İstanbul Fethinden hemen sonra yapılan ilk divan toplantısında, Fatih komutanlarının huzurunda fethiyle değil Akşemseddin ile övünmüştür.

  • Bizans’ın yıkılışının temel sebeplerinden birisi de “Batılılaşması” idi. Bizanslı aydınlar Avrupalıları özellikle de İtalyanları taklit etmeye çalışıyorlardı. Kıyafetleri başta olmak üzere, herşeylerini, hatta konuşma tarzlarını bile İtalyanlara uydurmaya çalışıyorlardı. Bu da Bizans’ı kendi kimliğinden koparıyordu.

  • Cemil Meriç, Sultan İbrahim’i ‘Osmanoğlullarının en akıllısı’ ilan ediyor ve balıklara inci mercan atmasından yola çıkarak şöyle bir hüküm geliştiriyor; “İnci balıklara atılmak için yaratılmış olmasaydı, denizlerde ne işi vardı? İnsanlar beyinlerini fırlatıyor lağıma…”

  • Zembili Ali Cemali Efend, Yavuz’un karşısına dikilip “Seni kılıcımla doğrulturum” diyebilmiştir.

  • Bursa kadısı, Yıldırız Beyazıd gibi öfkesi burnunda genç bir padişahı ‘Namazlarını cemaatle kılmadığın için çıkan binamaz söylentisini giderene kadar şahitliğini kabul etmiyorum’ diyerek mahkemeden adeta kovabilmiştir.

  • Bütün Osmanlılar içinde hayat şartlarının eşitsizliğinden şikayet edebilecek yegâne insan padişahtır. Aynı zamanda hem herkesten üstün, hem herkesten aşağı bir vaziyette bulunan padişah istediği gibi bir evlilik yapma yetkisinden bile mahrumdur.

  • Kendi yaptırdığı camiinin dışında hiçbir padişahın adı hiçbir binaya, şehre, esere verilmemiştir. Bu gelenek Cumhuriyet’ten sonra oluşmuştur.

  • “Osmanlı Devleti öylesine namuslu bir gelindir ki, iki damat istemez” (Yıldırım Bâyezid)

  • ABD, 1812 yılına kadar Osmanlı Devleti’ne vergi veriyordu.


 
Yorum yapın

Yazan: 01 Ağustos 2011 in KİTAP ÖZETERİ

 

Evet görüşünüzü alabilir miyim?